Kemeraltı’nda bir sinagogu ararken esnafa yol sordum.
-Bura, bura, bura, hep sinagog buralar. Sen hangisini arıyorsun?
Gerçekten de küçücük alanda, sırt sırta vermiş ya da hemen yan sokakta çok sayıda sinagog yer alıyor Kemeraltı’nda. Böylesi küçük bir yerin bu kadar büyük bir kültür hazinesini barındırması heyecan verici. Gelin, Kemeraltı’nın Yahudi Kültür Mirası’nı birlikte keşfedelim.
16. yüzyıla dek kentteki sayıları az olan Yahudilerin İzmir çevresindeki varlıklarının Roma Dönemi’ne kadar uzandığı tahmin ediliyor. Kemeraltı’ndaki Havra Sokağı ve çevresine yerleşen Yahudiler, burada Juderia’yı yani Yahudi mahallesini kurarak kentin önemli bir parçası haline getirmişler.
Sokağın çevresinde yer alan dördü birbirine bitişik inşa edilmiş olan dokuz sinagog ve hahamhane yapısı, günümüzde dünyada benzeri olmayan bir mimari kompleks oluşturuyor.
Bu kadar uzun bir periyod boyunca kente kendi kültürlerinden parçalar bırakan Yahudiler, 16. yüzyılın son çeyreğinden itibaren İzmir’e öncelikle İspanya ve Portekiz’den 1492 ve 1497 yıllarında Tire ve Manisa’ya göç eden Sefarad Yahudilerinin gelmesiyle varlıklarını daha da hissettirir hale geliyorlar. Daha sonra Selanik, İstanbul, Ankara, Balkanlar, Akdeniz adalarından gelenler, Filistinli Yahudiler ve önemli bir Portekiz göçmen grubu İzmir Yahudi Cemaati’ni oluşturuluyor ve 19. yüzyıldan itibaren de Portekiz asıllı varlıklı İtalyan Yahudiler ve Aşkenaz olarak da bilinen Doğu Avrupalı, özellikle Rusya göçmeni yoksul Yahudiler kente geliyorlar.
Tüm bunların ardından tahmin edebileceğiniz üzere son dört yüzyıl boyunca Yahudiler, İzmir’in önemli bir parçası haline dönüşüyor. Bu önemli kültür mirası, bugün Kemeraltı sokaklarında yürürken bir sinagog yapısında ya da yöresel bir lezzette karşınıza çıkabilir. Bu yazıda, Yahudilerin İzmir’e bıraktığı izleri takip edebilmeniz için sizlere oldukça keyifli bir rota hazırladık. Kentte yaşamlarını kurdukları bölgeyi, yani Birinci Juderia’yı keşfedeceğimiz bir gün boyunca; sinagoglar, önemli Yahudi hahamlarından olan Hayim Palaçi’nin evi ve bir arada yaşadıkları evler topluluğu olan kortejolar başta olmak üzere İzmirli Yahudilerin mirasına ilişkin önemli noktaları ziyaret edeceğiz.
İzmir, birçok kültüre kucak açan ve günümüzde hala bu kültürlerin izlerini barındıran bir şehir olduğunu her köşesinde size hissettiriyor. Bet Hillel Sinagogu da bu köşelerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Palaçi ailesinin evinde din akademisi olarak kurulan Bet Hillel Sinagogu, sahip olduğu hikâyeyle de büyüleyici geçmişini ortaya seriyor. Sultan Abdülmecit’in “Adaletten sorumlu din adamı” olarak ödüllendirdiği Haham Hayim Palaçi ve oğlu Haham Avraham Palaçi İzmir Yahudi Cemaati’nin önemli din bilginleridir. Hayim Palaçi’nin yazdığı kitapların günümüzde dünyada, dini eğitim veren okullarda ders kitabı olarak okutulmaya devam ettiğini düşünürsek, Bet Hillel Sinagogu’nun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görebiliriz. Sinagog, Hayim Palaçi’nin Gürçeşme Mezarlığı’ndaki mezarı ve mezarın yanındaki arınma havuzu (mikve), Pırlanta Üçgeni olarak adlandırılıyor. Bet Hillel Sinagogu, 2006’da çıkan bir yangın sırasında tamamen yıkılınca, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi, ardından kapılarını Rav Hayim Palaçi Anı Evi olarak yeniden açtı.
* Bet Hillel Sinagogu hafta içi ziyaret edilebiliyor.
Bet Hillel Sinagogu’ndan sonraki durağımız, bir zamanlar Hahambaşı adıyla anılan sokakta yer alan, İzmir Yahudi Cemaati’nin tüm resmi işlerinin yapıldığı, cemaatin merkezi kitaplığının ve din okulunun da bulunduğu eski Hahamhane yapısının bulunduğu alan. Cemaat binası, 1840’ta Viyanalı Rothschild ailesinin desteği ile inşa edilmiş, 1997 yılında ise tamamen boşaltılmış.
İsmi ile nereden göç alındığını belirten tek sinagog olan Portekiz Sinagogu’nun kurucularının Kuzey Afrika ve Venedik’ten göç eden Portekiz asıllı Yahudiler olduğu düşünülüyor. Ziyaretçilerini mermer sütunlu ve alınlıklı girişiyle karşılayan Portekiz Sinagogu’nun, 17. yüzyılda kentin en büyük sinagogu olduğu biliniyor. Deprem ve yangınlar sonucu birkaç kez tamamen yıkılan sinagog, EGİAD tarafından 2017’de başlatılan restorasyon çalışmasının ardından şimdi Sosyal ve Kültürel Etkinlik Merkezi olarak hizmet veriyor. Sinagogun tam karşısında bulunan Smyrna Agora’sının sınırları içindeki alanda Agora Müze ve Sergi Evi yer alıyor.
Bikur Holim Sinagogu, merkezi Tevası, çiçek ve meyve resimleri ile bezeli tavanı, alçı kabartmalı sütunları ile İzmir’in en güzel ibadethanelerinden biri olmasıyla rotamız içerisinde sizi büyüleyecek bir yapı sunuyor. 1724 yılında Salomon De Ciaves tarafından sinagog yapılması için bağışlanan yapı, 1772’de yanınca Bikur Holim Sinagogu aynı aileden Manuel De Ciaves tarafından yeniden inşa ettirilmiş. Çaves Havrası olarak da anılan sinagog, kentte sık görülen salgınlardan birinde bodrum katının hastane olarak kullanılması sebebiyle “hasta ziyareti” anlamına gelen “Bikur Holim” adını almış. Bodrum katın bir dönem Bet Din hapishanesi olarak da kullanıldığı tahmin ediliyor. Bikur Holim Sinagogu’nda halen ibadet yapılıyor, randevu alarak bu eşsiz yapıyı ziyaret etme şansınız var.
Adını yakın çevresindeki çok sayıda sinagoglardan alan Havra Sokağı, Kaşer (Helal) gıda üretiminin yapıldığı ve satıldığı hareketli bir alışveriş merkeziydi. İzmir Yahudileri inançları gereği et, balık, tavuk, yoğurt, peynir, yumurta gibi benzeri gıda ihtiyaçlarının önemli bir kısmını Havra Sokağı’ndan temin ederlerdi. Diğer yiyeceklerde olduğu gibi şarap üretimi de kaşer kurallarına uygun olarak bu sokak ve civarında üretilirdi.
19. yüzyıla ait kaynaklar incelendiğinde, Havra Sokağı’nda Yunan ve Yahudi şaraphaneleri, bir Türk hamamı ve Yunan eczanesi bulunduğunu öğreniyoruz. Sokakta, kemerli girişindeki kilit taşına işlenmiş üzüm ve asma yaprağı motiflerinden ve İbrani takviminde yazılı olan 5660(1900) tarihinden buranın kaşer bir şaraphane olduğunu anlıyoruz.
Bugüne geldiğimizde İzmirli Yahudilerin büyük bir bölümü kentten ayrılmış olsa da sokağın özgünlüğü ve ticaret dokusu yapacağınız keşfi çok daha kıymetli hale getirecek.
Hayat ağacı anlamına gelen Etz Hayim Sinagogu’nun kentin ilk sinagogu olduğu ve aynı adı taşıyan diğer sinagoglar gibi Bizans Dönemi’ne ait olduğu tahmin ediliyor. 1688’de ölen Salomon Ben Ezra’ya ait bir belgede, İzmir’in tek sinagogunda Müslüman Türklerin namaz kıldığından bahsedilmiştir. Bu belgede bahsedilen dönemin İzmir’in Türklerin fethi dönemine denk geldiği ve kentte cami olmadığı için bu sinagogda dua ettikleri düşünülüyor.
Yangınlar nedeniyle birçok kez yeniden inşa edilmek zorunda kalan Etz Hayim Sinagogu, son yıllarda harap durumdayken restore edilerek ve hayranlık uyandıran iç mekânıyla kapılarını yeniden ziyaretçilere açtığı müjdesini verelim.
Hevra Sinagogu
Hevra Sinagogu’nun adı çok eski metinlerde “Talmud Torah” olarak geçer. 17. yüzyılda, Jozef Eskapa döneminde, var olduğu bilinen bu sinagog, yangınlara maruz kalmış ve defalarca yeniden inşa edilmiş. 1838 yılında çıkan yangından sonra Çelebi ve Menahem Hacez kardeşler tarafından yeniden yaptırılan bina, 1841 yangınında tekrar yandıktan sonra uzun yıllar harap halde kaldı.
Merkez planlı olarak inşa edilen Hevra Sinagogu, Teva (dua okuma kürsüsü), üçlü Ehal (Tevrat rulolarının saklandığı dolap) kompozisyonu ve Midraş ile tipik bir İzmir sinagogu. Buradaki Teva, Şalom Sinagogu’ndaki gibi, Yahudileri İspanya’dan getiren Osmanlı kadırgalarından esinlenen bir şekildeydi. Bir zamanlar Hevra Sinagogu’nda bulunan Sefer Tora’ların (Tevrat parşömenleri) çok sayıda olması buraya prestijli bir statü sağladı.
Hevra Sinagogu’nun çatısı 1999’da çöktü. Kurtarma çalışmaları 2020’de tamamlandı, ancak sinagogun restorasyonuna henüz başlanmadı.
Algazi Sinagogu’nun girişindeki kitabeden dolayı 1724 yılında İzak Algazi tarafından yaptırıldığı kabul edilir. Başka bir görüş, bu sinagogun en azından 17. yüzyılda var olduğunu iddia eder.
Bodrum katı hem Midraş olarak kullanılan hem Asara Batlanim’in (on yaşlı erkek) ülkenin ve halkın kurtuluşu için gün boyu dua ettiği bir yerdi. Ek olarak, kullanılmayan kutsal yazı ve dini nesneler de gömülmeden önce orada saklandı. “El Kal de Abaşo” (Aşağı Sinagog) olarak biliniyordu.
Önde gelen hahamlar yetiştirdiği bilinen Algazi Ailesi’nin bir diğer ferdi olan İzak Ben Salomon Algazi de bu sinagogla ilişkili bir kişidir. 1889 doğumlu olan İzak Algazi, Hayim Palaçi’nin Yeşiva Bet Hillel’inde (din okulu) eğitim gördü ve ataları gibi Algazi Sinagogu’nda Hazan oldu. İzak Algazi, dini, laik ve klasik Türk müziğinin en önemli bestecilerinden biri olarak kabul edildi.
Sinyora Sinagogu da 1841 yangını sonrasında yeniden inşa edilen alanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Osmanlı sarayında 17. yüzyılda önemli bir mevkiye gelen Yosef Nasi’nin teyzesi, Giveret ya da La Sinyora lakabı ile ünlü Dona Gracia Nasi’nin bağışlarıyla yapıldığı düşünülen sinagog, iç mekân süslemeleri ve yüksek duvarlarla çevrili yemyeşil avlusuyla kentin en güzel havralarından biridir. Sinyora Sinagogu, avlusunda bulunan turunç ağacının meyvelerinin çocuk sahibi olamayan kadınlara umut olduğu bir döneme de sahip. Bu nedenle mucizelere daha yakından bakmak için oldukça uygun bir alan diyebiliriz.
Şimdi de yönümüzü kalem işleri bezeli tavanı, sedir ve çiçekli yastıklarıyla tipik bir Türk evini anımsatan, İzmir’in en otantik sinagoglarından biri olan Şalom Sinagogu’na çeviriyoruz. Yahudi mahallesini küle döndüren 1841 yangını Şalom Sinagogu’nun önünde mucizevi bir şekilde durduğu söyleniyor. Sinagogun girişinde yer alan mermer yazıtta bu öyküyü okuyabilirsiniz. Tulumbalı Havra olarak da bilinen yapı, 1930’larda Aydın’dan gelen Yahudilere tahsis edilmesiyle Aydınlılar Havrası olarak da bir süre anılmıştır. Ayrıca, sinagogun bahçesinin bir kısmı 20. yüzyılın başında Aşkenaz Yahudilerine ayrılmıştır.
Kortejolar, Sefarad Yahudilerine özgü yaşam ve mimari anlayışın şekillendiği, Ladino dilinde ‘avlu’ anlamına gelen yapılardır. Günümüzde ‘Mavi’ adıyla anılan kortejo, bugüne ulaşabilen az sayıdaki yahudhane olarak da bilinen kortejolardan biri. Geleneksel kortejo mimarisinde bulunan ortak mutfak ve tuvaleti, tulumbalı avlusu ile avluyu çevreleyen odaların her birinde bir ailenin yaşadığı Mavi Kortejo, cemaatin buradan ayrılmasının ardından Anadolu’dan göçle gelenlere uzun yıllar boyunca ev sahipliği yaptı ve “aile evi” olarak anılmaya başladı. Tarihi kortejo, günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet birimi olarak faaliyet gösteriyor.
Manisa Akhisar Oteli
Aslında eski bir kortejo olan Manisa Akhisar Oteli, kortejo mimarisini özgün haliyle günümüze kadar koruyabilmiş kentteki ender yapılardan biri olarak, görülmesi gereken yerlerden biri. Avlunun ortasında bulunan tulumda, bir dönem her odasında bir Yahudi ailenin konakladığı kortejonun su ihtiyacını karşılarken, avluda bulunan tuvalet ve banyo, tıpkı o zamanlarda olduğu gibi bugün de kullanılabiliyor.
İzmir Yahudi Mirası Rotasını haritada görmek için tıklayınız.
Kullanıcı Yorumları
Hiç yorum yapılmamış, yorum yapmak ister misiniz?