Dünyanın en büyük tarihi açık hava çarşılarından biri olan Kemeraltı, 17. yüzyıldan beri İzmir’in ticaret merkezi konumundadır. Doldurulmadan önce liman olarak kullanılan Kemeraltı'nda kelimenin tam anlamıyla aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Bu muhteşem çarşı, birbirinden renkli ve farklı dükkânların yanı sıra keşfetmenizi bekleyen önemli bir kültür mirasını barındırıyor.
İzmir tarih boyunca çeşitli topluluklara ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yarattığı bu çeşitlilik İzmir'in inanç kültüründen gastronomisine her alanına yansımıştır. Kemeraltı bu çeşitliliği İzmir'de en fazla hissedebileceğiniz yerdir. Simge yapıların arasında, rengârenk dükkânlar boyunca yürürken, yerel lezzetleri tatma şansınız olacak, farklı inançların nasıl bir arada ortak yaşadığını görecek, otantik el sanatçıları ile tanışacak ve labirenti andıran sokakların içinde anı yaşamanın keyfini hissedeceksiniz.
Ufak bir not düşelim: Yürürken, başınızı yukarı kaldırmayı da unutmayın lütfen… Kuş evleri, hayranlık uyandıran mimari detaylar, eminiz ki yüzünüzde bir gülümseme bırakacak.
Saat Kulesi
İzmir'in merkezi neresi diye soracak olursak, hiç kuşkusuz tüm İzmirliler Saat Kulesi diyecekleridir. Saat Kulesi, 1901 yılında Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü anısına yaptırılmıştır. Oryantalist üslubun Türkiye’deki en önemli örneklerinden biri olan Saat Kulesi’nin vişne ve yeşil renkli mermerleri Fransız mimarı Raymond Charles Pere tarafından Marsilya‘dan getirtilmiştir. Aynı zamanda dört bir yanında yer alan şadırvanlar sayesinde Saat Kulesi önemli bir çeşme ve buluşma noktası işlevi de görmektedir.
Saat Kulesi’nin üst bölümünde Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından armağan edildiği söylenen saat bulunmaktadır. Kulenin saati, üç nesildir bu görevi üstlenen bir aile tarafından altı günde bir yeniden kurulmaktadır.
Saat kulesinin hemen çaprazında yer alan Yalı Camisi ise inşaa edildiği 18. yüzyılda deniz kenarında yer almaktaydı. Caminin hemen arkasında yer alan ve günümüzde İzmir Hükümet Konağı olarak kullanılan bina ise 19. yüzyılda Katipzade Konağı olarak inşaa edilmiş ve İzmir'in kurtuluş mücadelesinin önemli simgelerinden biri haline gelmiştir.
Salepçioğlu Camisi
İzmir'de mimari yapısı ile sizi en çok etkileyecek yapılardan biri de Salepçioğlu Camisi’dir. Ziyaretçilerinde hayranlık uyandıran cami, Türkiye'de eşine ender rastlanır barok esintiler taşımaktadır.
1906 yılında ibadete açılan caminin inşasında kullanılan yeşil renkli düzgün kesme taş ve beyaz mermer süslemeler caminin oryantalist havasını ön plana çıkartmaktadır. Salepçioğlu Camisi’nin alt katı medrese ve okul, üst katı ise cami olarak tasarlanmıştır.
Başdurak Camisi
Kemeraltı'nda eski iç liman boyunca yürürken tüm görkemi ile karşınıza çıkacak olan Başdurak Camisi 17. yüzyılda inşa edilmiş önemli eserlerden biridir.
Caminin, kurşun örtülü tek kubbesi ve süslü oymalı taşlardan yapılmış tek minaresi görülmeye değerdir. Yapının iç ve dış cephelerindeki bezeme ve kalem işi süslemeler dönemin estetik algısını gözler önüne sermektedir. Ziyaretinizde caminin alt katında yer alan dükkânlardan İzmir'e özel hediyelik eşya, takı, aksesuar ve el sanatlarının en nadide ürünlerini satın alabilirsiniz.
Ali Paşa Meydanı
Kemeraltı'nı keşfederken bir zamanlar liman olan bir alanda dolaştığınızı hiç unutmamanız gerekir. Size bunu hissettirecek önemli alanlardan biri de Ali Paşa Meydanı'dır. Eski liman zamanında gemilerin yanaştığı alan olmasından dolayı 19. yüzyılda Gemiler İskelesi olarak anılan bu meydan o dönemde Kemeraltı Çarşısı'nın merkezi konumundaydı. Meydanın çevresinde gördüğünüz yapılar, 1891'de İzmir Ticaret Borsası kurulana kadar bir tür borsa işlevi görmekteydi.
Ali Paşa Meydanı’nın merkezinde yer alan ve meydanının simgesi haline gelen Hacı Salih Paşa Şadırvanı 1828 yılında dönemin Sadrazamı Salih Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bir zamanlar kervanların mola verdiği, ticaretin odak noktası haline gelmiş bu meydanda bulunan şadırvan bugün hâlâ ziyaretçilerini serinletmeye devam ediyor. Meydanın çevresindeki hanlar bugün birbirinden lezzetli yöresel lokantalara ev sahipliği yapıyor.
Antikacılar Çarşısı
Geçmişin izlerini günümüzün dokusuyla buluşturan Kemeraltı'nda Antikacılar Çarşısı açıldığı 2019'dan beri eski eşya koleksiyonerleri ile antikacıları bir araya getiriyor.
Tarihi biriktirenlerin aynı çatı altında toplandığı tek adres olan Antikacılar Çarşısı "eski" olanla değil "hatırası olan" ile ilgileniyor. Çarşıyı gezerken temas edeceğiz her eşyanının bir anıyı taşıdığını, her birinin kendisine has bir hikâyesi olduğunu öğreniyorsunuz.
Kırka yakın dükkânın olduğu çarşıda pikaplardan yükselen şarkılar eşliğinde gezerken karşılaşacağınız ilk engelli arabasından dönemin kokusunu taşıyan kitaplara sayısız eşya sizi geçmişe küçük bir yolculuğa çıkartacak. Çarşının renkli ve otantik dekorasyonu Instagram için çok güzel anlar yakalamanıza da fırsat sunuyor.
Abacıoğlu Hanı
Bir dönemin en önemli limanı olan Kemeraltı'nda 18. yüzyılda artan ticaretin etkisiyle ardı ardına inşa edilen hanlardan günümüze kadar ulaşabilmiş olanlardan biridir. Konaklama, ticaret ve depolama amacıyla kullanılan han 2007 yılında tamamlanan restorasyonu sonrası bugünkü halini almıştır.
Bir dönem yahudi mahalleleriyle iç içe ve Rum kilisesi avlusuna komşu olan Abacıoğlu Han'dan içeri girdiğinizde sizi ağaçlarla çevrili geniş bir avlu karşılayacak. Bu avluyu çevreleyen iki katlı renkli mekânları göreceksiniz. Abacıoğlu Hanı sunduğu ferah ortamı, babadan oğulu ticaret yapmayı sürdüren esnaf dükkânları ve leziz yeme-içme mekânları ile Kemeraltı geziniz boyunca ufak bir mola verebileceğiniz keyifli bir durak.
Bet Hillel Sinagogu
19. yüzyılda Palaçi ailesinin evinde din akademisi olarak kurulan Bet Hillel Sinagogu, 2006'da çıkan yangın sonucu tamamen yakılınca, yeniden restore edilerek kapılarını Rav Hayim Palaçi Anı Evi olarak açmıştır.
Osmanlı Sultanı Abdülmecit tarafından "adaletten sorumlu din adamı" olarak ödüllendirilen ve sinagogun kurucusu Haham Hayim Palaçi'nin Gürçeşme Mezarlığı'ndaki mezarı, mezarın yanındaki arınma havuzu (mikve) ve Bet Hillel Sinagogu Pırlanta Üçgeni olarak adlandırılmaktadır. Pırlanta Üçgeni'nin mutlaka ziyaret edilmesi gereken kutsal mekânlar olduğuna inanılmaktadır.
Küçük Karaosmanoğlu Hanı
Avrupa’ya pamuk ihraç eden Karaosmanoğlu ailesi tarafından 18. yüzyılın sonlarına doğru ahşaptan yaptırılan han, irili ufaklı yirmi kadar dükkândan oluşmaktaydı. Zamanında tenekeci, kalaycı, bakırcı gibi birçok zanaatkâra ev sahipliği yapan han, 1966-1968 yıllarında restore edilerek çoğunluğunu derici ve ayakkabıcıların oluşturduğu kırk üç dükkâna çıkmış ve 2016 yılında aslına uygun olarak yeniden inşa edilerek bugünkü halini almıştır. Günümüzde adı L’agora olan han; butik oteli, restoranı ve dükkânlarıyla dinlenmek ve tarihi gözünüzde canlandırmak için benzersiz duraklardan biridir. Hanın kapılarından birini kullanarak Havra Sokağı'na ulaşabilirsiniz.
Havra Sokağı
Başta Portekiz ve İspanya olmak üzere, çeşitli ülke ve şehirlerden gerçekleşen göçlerle İzmir'e gelen Yahudi cemaati özellikle 16. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Havra Sokağı ve çevresine yerleşerek, burada Juderia’yı -yani Yahudi mahallesini- kurarak kentin önemli bir parçası haline getirmişlerdir.
Sokağın çevresinde yer alan dördü birbirine bitişik inşa edilmiş olan dokuz sinagog ve hahamhane yapısı, günümüzde dünyada benzeri olmayan bir mimari kompleks oluşturmaktadır.
19. yüzyıla ait kaynaklar incelendiğinde, Havra Sokağı’nda Yunan ve Yahudi şaraphaneleri, bir Türk hamamı ve Yunan eczanesi bulunduğunu öğreniyoruz. Sokakta, kemerli girişindeki kilit taşına işlenmiş üzüm ve asma yaprağı motiflerinden tarihi şaraphanenin izine de rastlayabilmek mümkündür. İsrail’in kurulmasıyla birlikte İzmirli Yahudilerin büyük bir bölümü kentten ayrılmıştır. Sokak, özgün karakterini kaybetmişse de ticaret dokusunu ve canlılığını korumaktadır. İzmir'de müdavimleri için meyve sebze, balık, peynir ve turşuyu Havra Sokağı'ndan almak bir gelenek haline gelmiştir. Havra Sokağı'nın girişinde yer alan Basmane Tatlıcı'nda klasik Türk tatlılarının en lezzetli seçeneklerini bulabilirsiniz.
Kızlarağası Hanı
Kemeraltı'nı ziyaret eden her İzmirlinin mutlaka uğradığı ve bir Türk kahvesi molası verdiği Kızlarağası Hanı 1744 yılında inşa edilmiştir. Bugünkü konumuna bakanlar hanın açıldığı dönemde liman ağzında iskele olarak kullanıldığına inanamakta zorlanabilirler. İç limanın doldurulmasıyla arka planda kalmaya başlayana kadar kervanların yüklerini boşalttığı, yoldan gelenlerin üst katındaki odalarda konakladığı han 19. yüzyılın son çeyreğine kadar ticari önemini korumuştur.
1988-92 yılları arasında restore edilen handa günümüzde başta antikacılar olmak üzere deri, takı ve hediyelik eşya satışı yapılan 200 küçük dükkâna ev sahipliği yapmaktadır. Alışveriş için keyifle vakit geçirebileceğiniz duraklardan bir tanesidir.
Eski Gümrük Binası (Konak Pier)
İzmir, gittikçe büyüyen ve Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri haline gelince kent girişine bir rıhtım yapılması kararlaştırılmıştır. İngiliz girişimcilerin, rıhtımla birlikte bir gümrük binası ve depoların yapılması konusunda aldıkları imtiyaz daha sonra Fransızlara geçmiştir. Bina, Fransa'daki ünlü Eiffel Kulesi’nin de tasarımını gerçekleştiren Fransız şirket tarafından tarafından 1890 yılında tasarlanmıştır.
Zaman içinde denizin doldurulmasıyla büyük bir hole kavuşan yapı, 1960’lı yıllardan sonra ise balıkhane olarak kullanılmıştır. Tarihsel önemi, mimarisi ve konumuyla kentin en özel yapılarından biri olan tarihi gümrük binası, günümüzde çeşitli restoranların da bulunduğu bir alışveriş merkezi olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Eğer saatine denk gelirseniz, Konak Pier'in restoranlarından eşsiz gün batımı manzarasını seyredebilirsiniz.
Kullanıcı Yorumları
Hiç yorum yapılmamış, yorum yapmak ister misiniz?